TR
BAĞIŞ YAP
TÜRK LİRASI

Sık Sorulan Sorular

Nasıl Yardımcı Olabiliriz ?

? nasıl
yardımcı olabiliriz?

Biz Kimiz ?

İDDEF'in Açılımı Nedir?
İDDEF'in açılımı "İnsana Değer veren Dernekler Federasyonu" dur.
“İnsana Değer Veren” sizin için ne mana ifade ediyor ?
Üstadımız Mahmud Efendi Hazretleri’nin nasihat ettiği üzere bizim için “İnsanın ahiretini düşünmek, İnsana verilen en büyük değerdir.”
İnsanların Ahiretini düşünmek ise dil, millet, cinsiyet fark etmeksizin tüm insanlara Allah’ın emir ve yasaklarını iletmek ve bunlara nasıl uyulacağını izah etmek, böylece bu insanların ahirette rahat ve huzura ermesine vesile olmak demektir.
İDDEF kimler tarafından, ne zaman kuruldu.
İDDEF, üstadımız Mahmud Efendi Hazretleri’nin tavsiyesi ile 2009 yılında, uzun yıllar tebliğ ve tedrisat çalışmalarında bulunmuş İsmailağa Cemaatine mensup hoca efendiler tarafından kuruldu.

Hizmetler

İDDEF'in hizmetleri nelerdir ?
İDDEF olarak hizmetlerimizin merkezinde medrese eğitimi ve tebliğ çalışmaları bulunuyor. Bunlar dışında esas hizmetlerimize destek niteliğinde su kuyusu açılması, kurban, zekat, gıda ve eşya dağıtımı, mescid, külliye benzeri imar faaliyetleri, acil afet yardımı ve sağlık projeleri gibi çeşitli insanı çalışmaları da yapmaktayız.
Neden yurt dışında çalışıyorsunuz ?
Dünya’nın her yanında Müslümanlar savaşlar ve ekonomik zorluklar altında yaşam savaşı veriyor. Bu şartlar daha önce hiçbir zaman şahit olmadığımız kadar ağır ve yıpratıcı. Son dönemde bize değişik coğrafyalardan gelen yardım taleplerini değerlendirdikten sonra bu problemlerin çözümü için sorumluluk almaya karar verdik. Biz biliyoruz ki Allah’ımız bize Ümmetin birliğini emretti ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hiçbir zaman Mekke veya Medine bize yeter demedi. Sahabe-i Kiram, İslam’a hizmet için kendi memleketlerinden hicret etti. Unutmamak gerekir ki Anadolu’da dahi İslam, Hoca Ahmed Yesevi, Mevlana Celaleddin Rumi gibi kendi memleketleri dışında hizmet veren alimler tarafından yayıldı ve güçlendirildi.
Yurt içinde faaliyetleriniz mevcut mu?
Yurt içi faaliyetlerimizi kardeş kurumumuz olan İsmailağa Vakfı yönetiyor.

Projeler

Neden Mederese Kuruyorsunuz ?
İslami eğitimin ekonomik, sosyal ve siyasi problemler yüzünden geri plana atıldığı coğrafyalarda, misyonerler, sapık görüşlü mezhepler ve terör sempatizanı uç gruplar bu açıktan yararlanarak Müslüman toplumların içine sızmaya çalışıyor. Bu faaliyetler sebebiyle son 10 senede, yüzyıllardır düzgün bir İslam anlayışı ile birlik ve huzur içinde yaşayan Müslümanlar arasında terör, şiddet ve mezhep kavgaları had safhaya çıkmış durumda. Tüm bu problemlerin çözümü İslam’ın doğru öğrenilmesi yolundan geçiyor. İslam’ı en iyi şekilde bilen ve öğretecek olan kişiler, elbette ki bu işin eğitimini almış olan hocalar, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in göstermiş olduğu usulde eğitimi sürdürerek hoca yetiştiren yegâne kurumlar ise medreseler. Bu sebeple medreseleri ihya ediyor ve yeni medreseler açmak için çalışmalar yapıyoruz.
Medrese ve hocaların seçimi nasıl yapılır?
Hocalarımız evvela seçilen ülkeye gider ve medrese sistemini araştırır. Hangi grup, hangi mezhep, hangi usul ve benzeri sorular ile yerel sistem analiz edildikten sonra, bölgenin en iyi medresesi, hocası ve talebeleri ile birlikte İDDEF tarafından üstlenilir. Bu medrese merkez medrese olur ve çalışmalarına başlar. Gittiğimiz şehirlerde mevcut bir medrese ya da aradığımız özelliklerde iyi bir hoca bulamadığımız zamanlar da oluyor. Bu durumda medresenin açılması, buraya hoca atanması ve talebelerin yerleştirilmesi işlerini de kurum olarak biz organize ediyoruz.
Medrese Kurulmasında süreç nasıl işliyor?
Seçilen medreseler teknik ve fiziki altyapı yönünden desteklenip eksikleri giderilir. İdari sistemi mevcut medrese sistemimize benzer şekilde yeniden yapılandırılır. İdari ve fiziki imkanları tamamlanan medreselerde en iyi hocalar en kaliteli talebeleri yetiştirmek üzere görev alır. Merkez medrese ilk talebelerini yetiştirdikten sonra içlerinden bir kısmı Türkiye’ye gelir, üst düzey bir eğitimden geçip bölge sorumlusu hoca olarak tekrar memleketlerine döner. Türkiye’ye gelmeyen fakat mezun olmuş talebeler ise, İDDEF ’in merkez medresesine bağlı yerel medreseler açıp kendi talebelerini yetiştirir. Böylece ilim halkaları kontrollü ama hızlı bir şekilde büyümeye ve yayılmaya devam eder.
Medreselerinizde nasıl bir eğitim veriliyor?
Ülkesi veya medresesi nerede olursa olsun, tahsilini bitiren her talebemiz, konusunda vâkıf bir alim ve kabiliyetli bir vaiz olarak yetişiyor. Medreselerimizin çoğunda ihtisas eğitimi verilmekle birlikte, hadis alimliği ve hafızlık yapmak üzere oluşturduğumuz ilim halkaları da mevcut. Eğitimleri süresince talebelerimizi çok yönlü ve işlevsel bilgiler ile donatıyoruz. Bazı medreselerimizde İslami eğitimin yanında yörenin ihtiyaç duyduğu ve yetenek sahibi oldukları mesleki eğitimler de veriliyor. Bu sayede hocalarımızın toplumun günlük ihtiyaçlarına da cevap verebilecek, çok yönlü bireyler olmasını sağlıyoruz. Talebelerin aldıkları eğitim süresince kendi meşreplerini ve mezheplerini muhafaza etmesine ve kültürel unsurlarından bir şey kaybetmemesine ise büyük özen gösteriyoruz. Medreselerimiz ülkenin şartlarına ve ihtiyaca göre yatılı ve yalnızca günlük eğitim verebiliyor. Dönemlik kurslar şeklinde yaz okulu ve kış tatillerinde sürekli medreseye gidemeyen gençler ve talebeler için de ek kurslar tertip ediyoruz. Kız ve erkek talebeler için ayrı ayrı binalarda hizmet veriyoruz. Tüm medreselerimizde müfredat genel hatları ile benzer olup bölgeden bölgeye ihtiyaç ve vaziyete binaen bazı değişikler gösterebiliyor. Hocalarımızın hassasiyetle dikkat ettikleri en büyük mesele ise derslerin Ehl-i sünnet ve’l Cemaat itikadına uygun şekilde okutulması.
Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadı sizin için ne mana ifade ediyor?
Kelime manası ile Sünnet ve Cemaat ehli demektir. Bazı kaynaklarda kısaca Sünni İslam olarak da isimlendirilir. Daha detaylı açıklayacak olursak Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini, sahabenin bunu uygulamasını ve müçtehitlerin bu konular üzerine yaptığı yorumları takip eden manasındadır. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadı, İslam’ın en doğru anlayış biçimi olup bugün dünyadaki Müslümanların büyük çoğunluğunun takip ettiği yoldur. Bizim hem eğitim çalışmalarımızın hem de hizmet anlayışımızın merkezinde ise bu itikadı korumak ve yaymak yer alır. Ehl-i Sünnet yolunu takip etmekten anladığımız; tedris, tebliğ ve tasavvufu bir arada devam ettirmektir. Bu sebeple çalışmalarımızı bu üç düstur üzerine inşa ediyoruz.
Yerel Cemaatler ve Alimler ile bir irtibatınız olunuyor mu?
Üstadımız Mahmud Efendi’nin “Ehl-i Sünnet’in her hocası bizim hocamız ve Ehl-i Sünnet’in her talebesi bizim talebemiz.” sözünden yolara çıkarak bulunduğumuz ülkelerdeki Ehl-i Sünnet alim ve cemaatlere maddi ve manevi sahip çıkıyoruz. Öte yandan halk nezdinde yüksek itibarı olan bu alimlerin İDDEF ile olan bağı sayesinde halk, çalışmalarımızı içtenlikle benimsiyor ve bunlara sahip çıkıyor.
Medreselerde Türk hocalar yerine neden yerel hocalar ile çalışmayı tercih ediyorsunuz ?
Yaygın kanının aksine hem Afrika hem de Asya’da kökleri 700 sene öncesine dayanan ve büyük alimler yetiştirmiş medreseler mevcut. Bu medreseler halk ile nasıl iletişim kurulması gerektiği, halkın ne istediği, talebelerin eğitimi ve benzeri birçok yerel meseleye bizlerden çok daha iyi bilen derin bir birikime sahip. Hatta bu medreselerden yetişen alimler son yüz yılda dahi hem milyonlarca insanın Müslüman olmasına vesile oldu hem de bu sistemlerin başarısını ispatladı. Fakat ekonomik ve siyasi problemler sebebiyle özellikle son 50 senede ağır darbeler alan bu medreselerin asıl ihtiyacı fiziki idari olarak desteklenmesi; eksik yanlarının tamamlanıp, eğitim kalitesinin arttırılması. Bundan dolayı İDDEF olarak daha iyi bir medrese eğitimi adına medreselerimizi yerel hocalara teslim etmeyi tercih ediyoruz.
Yabancı Talebeleri Türkiye’de eğitip ülkelerine gönderseniz daha etkili olmaz mı?
Medreselerimizde okuyan talebelerimizin sayısı sekiz bin kişinin üstünde. Bu sayıyı çok yakında daha da arttırmayı hedefliyoruz. Elbette sekiz bin talebeyi Türkiye’ye getirerek eğitmek hem finansal olarak hem de fiziki olarak çok büyük bir masraf. Bunun yanında yabancı ve yaşı küçük olan bu talebeler Türkiye’ye geldikten sonra hem kültürel hem fiziksel zor bir adaptasyon sürecinden geçmek zorunda kalıyor. Tüm bu sorunlar eğitim kalitesini ve verimliliğini büyük oranda düşüyor. Yaptığımız araştırmalar neticesinde yerinde yapılan eğitim çalışmalarının çok daha makul rakamlara mal olduğunu ve eğitim kalitesinin çok daha yüksek olduğunu tespit ettik. Bu sebeple talebeleri ülkelerinde yetiştirmeyi tercih ediyoruz.
Medreselerinizin denetimini nasıl yapıyorsunuz?
Medreselerimiz düzenli aralıklarla Türkiye’den giden müfettiş hocalarımız tarafından hem idari hem de eğitim kalitesi açısından sürekli denetleniyor. Medreselerimizde görevli hocalarımız da düzenli aylık raporlar ile medresenin ve talebelerin durumu hakkında kurumumuzu bilgilendiriyor. Ayrıca yılda bir kere düzenlediğimiz İrşad Semineri’nde bir araya gelen hocalarımız ve talebelerimiz ile yıllık istişare toplantısı düzenliyor, böylece sistemimizin sorun ve eksiklerini gideriyoruz. Bu sistematik denetimler neticesinde aldığımız raporları veri tabanında topluyor ve bağışçılarımıza bilgilendirme olarak sunuyoruz.
Ne çeşit tebliğ çalışmalarında bulunuyorsunuz?
Üç şekilde. Görevlendirdiğimiz hocalarımız tespit ettiğimiz ya da açtığımız mescitlerde tam zamanlı imam olarak çalışıyor. Hocalar halkın bilinçlenmesi ve Ehl-i Sünnet’in ihyası için ilim halkaları kuruyor. İlim halkaları haftalık olarak Perşembe akşamları yatsı namazını takiben toplanıyor. Halkın katılımı için hafta boyunca görsel ve yazılı ilanlar veriliyor. Sohbet yapılmasının ardından ikram olarak halka tatlı dağıtılıyor. Bunun yanında görevli hocalarımıza araçlar tesis ediyor, mescit civarındaki köylerde haftalık sohbet toplantıları gerçekleştiriyoruz. Bu yöntem özellikle kırsalda ve köylerde faaliyet gösteren misyonerler ve sapkın mezheplerin / fırkaların çalışmalarına karşı etkili bir tebliğ faaliyeti. Ayrıca görevli hocalarımız aldıkları özel eğitimler sayesinde yörenin sorunlarını tespit ediyor ve İDDEF’in destekleri ile çözüm önerileri sunuyor. Sorunları çözülen halkın hocalara saygı ve ilgisi artıyor. Sohbetlere katılım ve ilim halkaları genişlemeye devam ediyor.
Neden su kuyusu açıyorsunuz?
Dünya’da çoğu Müslüman 663 milyon insan temiz su içemiyor. Çamurlu su birikintilerden iptidai şartlarda arıtılarak elde edilen sular her hafta çoğu çocuk ve bebek 2 bin insanın hayatına mal oluyor. Erkekler çalıştığı için suyu bulmak, taşımak ve arıtmak çoğunlukla hanımların ve kız çocuklarının görevi. Müslüman hanımlar ve kızlar su bulmak için günde ortalama 6 kilometre yol yürüyor, yılda 40 milyar saat harcıyorlar. Su için harcanan bu süre sebebiyle kızlar medreseye gidemiyor, hanımlar aileleri ile ilgilenemiyor. Su kaynağına ulaşmak için ıssız yollarda kilometrelerce yalnız yürüyen hanımlar ve kızlar birçok tehdit, taciz ve tehlike ile karşılaşıyor. Bir diğer büyük problem ise temiz su bulamayan Müslümanların abdest, hela, temizlik, gibi İslam’da da büyük önem arz eden meseleleri düzgün icra edememesi; icra edilen kısımlarının ise insanlık onuru ile bağdaşmayacak kadar içler acısı olması. Oysa Müslümanların içecek bir kap temiz suya kavuşması, hanımlarımız ve kızlarımızı su bulmanın türlü ızdıraplarından kurtarmak ve Müslüman kardeşlerimizi İslam onuruna yakışır bir hayata taşımak bir su kuyusu açarak halledebilecek çok basit bir problem. Biz de İDDEF olarak bu dertlerin çözümü için bağışçılarımıza vesile oluyor su kuyuları açıyoruz.